30 yaşıma kadar hayatımda mobilete bile binmemiştim. İlk motorumu aldığımda kendim kullanamadığım için bir arkadaşım getirdi garaja kadar. Aynı anda motora heves ettiğimiz arkadaşlarım vardı, hemen hepsi bir süre sonra pes etti. Bu arada ben de cruiser tipinden, enduro tipi motosiklete geçtim, yeni yol arkadaşlarım oldu. Motorlar büyüdü, rotalar zorlaştı. Bir anda motosiklet seyahatleri ve motosiklet arkadaşlarım hayatımın önemli bir parçası haline geldi.
Motosikletle seyahat başka hiçbir araçla seyahat etmeye benzemiyor. Gittiğiniz yola göre, size bir sürü farklı ruh hali yaşatıyor. Toprak yolda taşların üzerinden sekerken mücadeleye zorluyor, virajlı bir dağ yolunda bulmaca çözer gibi gidiyorsunuz, dümdüz bir ovadayken sanki kendi kendine giden bir şeyin üzerindeymiş gibi hissediyorsunuz.
Afrika’ya her gidişimde yeniden hayran oluyorum. Kendini hiç tekrar etmiyor, her defasında yeni bir şeyler keşfediyorsunuz. Çok büyük bir coğrafyadan bahsediyoruz, çöller, dağlar, savanlar… Muazzam bir sonsuzluk ve boşluk hissi uyandırıyor. Farklı gelişmişlik seviyelerindeki ülkeler ve kentler, kırsaldaki başka türlü hayatlar… Her gidişimde biraz daha etkilenerek dönüyorum. Afrika seyahatlerimiz çoğunlukla Cape Town’da başlayıp bittiği için de en çok orası aklımdan çıkmıyor.
Sarper Sesli en iyi yol arkadaşlarımdan biri. Televizyon programları için iki kez Türkiye turu, üç kez de Afrika seyahati yaptık birlikte. Onunla kafamızda sürekli bir seyahat planı vardır. Ve o tur er ya da geç yapılır. 2014 ilkbaharında yaptığımız Namibya seyahati mesela. Üç sene askıda kaldı ama sonunda gerçekleşti. Sarper’le seyahat etmenin iyi yanı, sadece sürüşe konsantre olabilmenizi sağlaması. Bir seyahatin düşünülmesi gereken her şeyini o düşünür, size de yoldan zevk almak kalır. Birine Sarper’in yaptığı işteki özenini ve ustalığını anlatmak istediğimde dediğim gibi: Zor rotalara sizi herkes götürebilir. Ama Sarper, sizi geri de getirir.
Mirgün Cabas
Motosiklet üstündeyken çok mutlu oluyorum. Tatile çıktığınızda bir yere varmaya çalışırsın ya, motosikletle yolda olmak da eğlenceli. Her şeyi unutuyorsun. Kendinle başbaşasın. Mail yok, telefon yok, sosyal medya yok, tv yok, iş yok, güç yok, dert yok, hiçbirşey yok. Hayattan kaçabildiğim tek yer orası… Diğer kara araçlarından çok farklı bir seyahat kültürü. Çünkü, her yeri yaşayarak geçiyorsun. Ağaçlara dokunarak, çiçekleri koklayarak. Yürüyormuşsun gibi. Giyiniksin ama çıplakmış gibi hissederek geçiyorsun doğadan. Hiç gitmeyeceğin köşelere götürüyor seni motosiklet. Niye gideyim ki diyeceğin yerlere “Şuranın köftesi güzelmiş, orada çok güzel bir göl kenarı varmış” bahaneleriyle gidiyorsun. Sonra gitgide abartıyor, dünyanın uzak köşelerine kadar gitmeye başlıyorsun. Klasik tatil yerlerine gitmektense, dünyayı tanımak çok daha keyifli. Motosikletle bu şansa sahip oluyorsun. Bunun dışında pratik çözümleri var, hepimizin de bildiği gibi. Otopark derdi yok. Trafikte zaman kaybetmiyorsun, özellikle İstanbul’da günde beş toplantıya yetişebilince, bir anda senin için çok değerli bir şey haline geliyor. Korkunç, sevmediğin Mecidiyeköy trafiğinde bile kendini mutlu hissediyorsun. Tehlikeli mi? Evet. Umurumda mı? Hayır. Ama tavşan da değilim. Riski azaltmak için her şeyi yapıyorum. Sarper’le çok güzel maceralar yaşadık. Namibya’nın çöllerini aştık, Mozambik’te ormanlarda gezdik. Güney Afrika’da beyaz köpekbalıklarıyla yüzdük. Şili’de fırtınada motor sürdük, Arjantin’de buzullara tırmandık. Jules Verne’nin kitabına adını veren Dünyanın Ucundaki Fener’in üstünden uçtuk. Torunlarımıza anlatacağımız güzel hikayeler biriktirdik…
Erdil Yaşaroğlu
Ruhumun maskesiz ,etiketsiz ,dizginsiz en yalın ,en kendi gibi ,doğayı 5duyu ile pazarlıksız içine çekerek , gerçekten AN’da varolarak yaşadığı en meditatif tek yer motorumun selesi…Benim motora binmelerim kendime gelmelerim .;)
Nolimits ile Sarper’in teker izinde , dünyanın hangi karasında olursan ol mutlaka o an’a kadar görmediğin bilmediğin henüz deneyimlemediğin bir keşfin ortasında bulursun kendini .Yolla,kendinle,hayatla ancak ortak paydada hep bir macera ile ilişikli…Üstelik sen deneyimi doya doya yaşa diye her detayın senin için kusursuz planlandığı bir zeminde…Yolculuğa gitmez , yolu yaşarsın ilik ilik ,sindire sindire …
Aysun Canan
Motor denen illet!
“Aman dikkat” diyenler, “Ben korkuyorum bu İstanbul trafiğinden” diyenler. Size söylüyorum! Evet korkun, zaten kafanıza üst geçit düşen, toplu taşımada giderken rayınızda Angus koşan bir şehirde yaşıyorsunuz. Motordan korkmak da nesi! Uzun yaşarım belki diye motora binmediğiniz saatlerinizi arabada harcıyorsunuz zaten! Adım adım gaz fren gidilen evlerden, deli tatil kuyruklarından, istediğin yere pıt diye gidilebilen, kapının önüne park edilebilen, üstelik benzini de lıkır lıkır içmeyen, rüzgarın yüzünde, sineğin ağzında, kokunun burnunda olduğu hayatı yüksek doz yaşadığını algıladığın nadir taşıtlardan! Tüm duyular ve dikkat tam gaz çalıştığı için de hiç bir anı-olayı kaçırmadan dolu dolu damarlarında hissetme hali. Bir gruplaysan kaskın içinde düşüncelerinle yalnızsın ama yine de dostlarlasın. Solo geziyorsan yalnız Kovboy, o da başka güzel, illa yolda senin gibi bir iki motorcu ile selamlaşacaksın. Motor bir terapi, bazen bir kaçış, bazen bir buluşma, bazen macera ve heyecan.
En sinir asfalt bile nefes kesici manzaralarla çekilebilir hale geliyor! Mozambik’in palmiyelerle çevrili tropik yolları, Bolivya’nın tuz gölü, Atacama’nın kum çölü, Amalfi’nin yarları, Yunan’ın ouzo’ları derken, Ağrı dağını zorlama, Şavşat’tan Artvin’e yollanma, Kapadokya’da cozutma, Van’da taşlanmaya varan olaylarla motorlu sahneler ölürken gözümün önünden geçecek karelerde fazlasıyla yer alıyor. Ve tüm bu karelerde bazen tur organizatörü, bazen yandaş, bazen de telefondan talimatlarla Sarper hep yerini alıyor. Sarper, benim motor dünyamın içinde olmazsa olmazlardan, “gidon, benzin deposu, motor, lastikler, fren ve sarper” şeklinde tanımlanabilir!
Fem Güçlütürk